DEVLET BAHÇELİ

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı, Yozgat Milletvekili
Sayın Sadir DURMAZ’ın “Başkanlık Sistemi” ile ilgili olarak
yaptıkları yazılı basın açıklaması.
12 Mayıs 2012

Son günlerde Başkanlık sistemini Türkiye’nin gündemine taşıyan Sayın Başbakan’ın, bu konunun tartışılmasından esas muradının ne olduğunu açıklamak ise “ağlamaktan sorumlu”  yardımcısı Sayın Bülent Arınç’a düşmüştür.

Bir sistem olarak tartışıp tartışmamak, gündem konusu yapıp yapmamak, nasıl ki birilerinin inhisarında değilse, bu sistemi benimseyip benimsememekte başkalarının takdirinde değildir.

Bu tartışmalar ışığında fikri sorulan, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli beyin “Türkiye’nin bugünkü siyasal ve sosyal yapısına uygun değildir.” Demek suretiyle karşı olduğunu beyan etmesi üzerine; Sayın Başbakan ve yardımcısı Sayın Arınç Başbuğumuz merhum Alparslan Türkeş Bey’i ve 9 ışık kitabını referansla Başkanlık sistemini desteklememiz gerektiği açıklamasında bulunmuşlardır.

Öncelikle ifade etmek gerekir ki; Sayın Genel Başkanımızın ifadeleriyle; 9 ışık bizim göz nurumuz ve fikriyatımızın pusulasıdır. Türk Milliyetçileri var oldukça, 9 ışık, milletimizin ufkunu aydınlatmaya devam edecektir.

9 Işık’ta ifadesini bulan Türk Milliyetçiliğini, her fırsatta ırkçılıkla ve faşistlikle özdeşleştirerek, Ülkücülere aşağılık sıfatlar yakıştıran Sayın Başbakan ve yardımcılarının, her sıkıştıklarında Türk milliyetçilerine ait manevi değerlerden medet ummaları ise siyasi riyakarlığın, siyasi ahlak yoksunluğunun, siyasi iki yüzlülüğün ve siyasi sahtekarlığın zirvesi olarak anılacaktır.

Eğer sayın başbakan 9 ışığı bütün umdeleriyle anlayıp-kavrayacak algı kapasitesine sahip olsaydı, adım adım bölünmenin eşiğine getirdiği Türkiye’nin asıl ihtiyacının, rejim değişikliğinden daha çok, inat ve ısrarla uygulamaya koydukları yıkım projelerinden vazgeçmek olduğunu görürdü.

Başbakan ve avanesinin medyayla başlayan, yargıyla devam eden ve en son ordu ile zirve yapan, ele geçirme, dönüştürme anlayışının bitmek bilmeyen intikam duygularının, ancak emirlik, padişahlık ve diktatörlükle nihayetleneceği anlaşılmaktadır.

Bizi, fikri çelişki içerisinde olmakla itham eden, çelişkilerini yazmaya kalkışsak kitapların almayacağı, Sayın Bülent Arınç’ın; 7 Eylül 2010 tarihinde, Sayın Başbakan’a güvenerek söylediği “ Biz teröristle, örgütle pazarlık yapacak, namussuz şerefsizlerden değiliz” ifadesi ile, yine Sayın Başbakan’ın sır küpüm diyerek korumaya aldığı MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı kastederek “İmralı’ya da ben gönderdim, Oslo’ya da ben gönderdim” ifadesini birlikte değerlendirip, sonucunu da milletimizle paylaşmasını bekliyoruz.

Şike konusunda attığı takla, biat konusu ve hocası rahmetli Erbakan’ı nasıl “sattığı” milletimizin hafızasında olan, AKP’nin 2007 seçim beyannamesinde “parlamenter sistem esas alınmalı” taahhüdünden vazgeçen, sık sık gömlek ve kabuk değiştiren, siyasi literatüre kazandırdığı “şeyini şey ettiğimin şeyi” ifadesiyle anılacak olan, Sayın Arınç’tan alacağımız hiçbir öğüt, tavsiye ve akıl yoktur.

Sayın Başbakanın günlerce hazırlık yaptırarak, binlerce görevli eşliğinde ancak gidebildiği, seyahat özgürlüğünün ortadan kalktığı, bazı valilerin ve kamu görevlilerinin hava karardıktan sonra lojmanlarından dışarıya çıkamadığı, tezkere alan, tayin olan asker ve kamu görevlilerinin günlerce bekletildikten sonra, helikopter desteğiyle sevklerine izin verildiği bir ortamın sorumlularının, ülkenin geleceği, üniter yapının korunması gibi konularda fantazi yapmalarına müsaade ve itibar etmemiz mümkün değildir.

Bu şartlarda, Başkanlık sisteminin tamamlayıcısı olan, Sayın Başbakan’ın “Vali’yi de halk seçse ne olur” diyerek kapı araladığı, eyalet yönetiminin getirilmeye çalışıldığı apaçık ortaya çıkmıştır.

Kendi atadığı Vali ve güvenlik güçlerinin bulunduğu vatan toprağında, seyahat imkanının ortadan kalktığı bir dönemde, PKK’ya vali seçtirmek için bu denli hevesli olmak, ihanet projelerinin taşeronluğu sıfatını bihakkın taşımak anlamına gelecektir.

Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi, Avrupa Birliği ve Oslo’da, PKK ile yapılan müzakerelerin ana konularından olan, yerel yönetimlerin dönüştürülmesi hususu ile Büyükşehirlerin sınırlarının il sınırına çıkarılmasına ilişkin çalışmaların, aynı zamana isabet ettirilmesi, yıkım işbirliği teşkilatının taraflarını ve eşgüdümünü gözler önüne sermesi bakımından son derece manidar bir gelişme olmuştur.

Bu konuda duruşu ve tarafı son derece net olan Milliyetçi Hareket Partisi aynı çizgisini sürdürmekte, bedeli ne olursa olsun karalılık içerisinde olacaktır.